March 31, 2010

Engin Güneysu’nun “Sokağın Dili : Bildiğin İstanbul Sergisi” Üzerine



Engin Güneysu’nun “Sokağın Dili : Bildiğin İstanbul Sergisi” Üzerine

Fotograf Geçidi: İstanbul 2010 projesinin yedinci sergisi , Engin GÜNEYSU'nun SOKAĞIN DİLİ : BİLDİĞİN İSTANBUL isimli bu ay izleyicilerin beğenisine sunulacak.

Güneysu’nun fotoğraflarına baktığınızda, kent ve insan çelişkisini bir kez daha görürsünüz. İnsanlar ilk bakışta bu kente ait değilmiş gibi gözükseler de, aslında dikkatle bakıldığında tam da bu kentin ayrılmaz birer parçası gibidirler. İnsanın giderek kentleştiği, şehrinse aynı anda insanlaştığı da göze çarpar. Şehir, insanlarla birlikte yaşar, soluk alır. Kent ve insan birbirinden kopartılamaz bir hale gelir. Derin, boş, ıssız bir yalnızlık hakimdir onun fotoğraflarında... Ama her fotoğrafçı bu kareleri ortaya çıkartırken tabi ki bu düşünceleri aklından geçirmez, onlar sadece deklanşöre basarlar.

Engin kendi fotoğrafları için şunları söylüyor:

“Yaklaşık 2 yıldır İstanbul sokaklarını fotograflıyorum... Sanırım bu benim için hayat gailesini unutup hayata karışma, stresten arınma aracı. Anlık değişen ışıkla farklılaşan sokağı ve insanların farklı ruh hallerini fotograflayarak hem “o an” ı hem de kendi zamanımı durdurmuş oluyorum…” [1]

Anlık değişen ışıkla farklılaşan sokağı ve insanların farklı ruh hallerini fotoğraflamak tutumu bana nedense izlenimci ressamları hatırlattı. Onlar da buna benzer bir tutumla, günün içerisinde değişmekte olan ışığın/zamanın nesne üzerindeki değişimini tuvallerine yansıtmak istiyorlar ve bunu zamana karşı yarışarak gerçekleştiriyorlardı. Hem o zamanı yansıtmak, hem de zamana karşı yarışarak bunu gerçekleştirmek resmin teknik sınırlılığı içerisinde gerçekten zor bir durum bakıldığında. Ama fotoğraf makinesi bu zorluğu tek bir hareketle ortadan kaldırıyor!

Güneysu da, tıpkı izlenimci bir ressam gibi, anlık değişen ışıkla farklılaşan İstanbul’u ve insanları, değişmekte olan ruh halleri içerisinden çekip alıyor, donduruyor, durduruyor...

Bunlarla birlikte, yansıyan yüzler, siluetler, gölgeler de bu fotoğrafların ayrılmaz birer parçaları... Güneysu’nun da belirttiği gibi, değişmekte olan ışığı yakalamaya çalışan fotoğrafçı, bu kent içerisinde ışığın binbir farklı yüzünü karelerine aktarıyor. Gölgeler, gölgeleşmekte olan insanlar, silüetler aslında bu izlenimci tutumun bir uzantısı olarak görülebilir...

Her ne kadar bazı karelerde, anlatmak istediği figürün arkasında-yanında bazı figürler belirse de (kadrajı kesen görüntüler), bunu onun fotografik dilini bozmuyor, hatta ona has bir fotografik dil haline geliyor.

İşte tam bu noktada, Engin Güneysu’nun tarzı da özgünleşiyor. Bu serginin küratörü Gültekin Çizgen’in de söylediği gibi “Türkiye fotografının, İstanbul sokaklarının dili ona emanet”...

(*) Sergi hakkında detaylı bilgi almak için tıklayınız:

http://www.fotografgecidi.com/sergi_enginguneysu.html

(**) Yazının orijinali Fotoritim Mart 2010 sayısındadır.



[1] http://enginguneysu.deviantart.com/journal/